Şevin'in KIŞ BAHÇESİ

Gökten onca kar tanesi düşer, hiçbiri bir diğerine değmezmiş.



8/17/2011

İyi ki doğdun Lilocan!

Dört sene önce bugün benim hayatımı değiştirecek küçük minik bir şey doğdu. Bir köpek yavrusu. Moldovya'da. Adı Murat olan satıcının söylediği doğruysa çok akıllı bir anne babadan doğan bir sürü yavru içinde en güzel olanıydı. Şampanya rengindeydi üstelik. Ben onu alıp almamak konusunda nazlanınca bana şöyle demişti:
-Siz bilirsiniz ama akşama kalmaz bu! Şampanya rengi!
Yani anladığım kadarıyla cocker denen bu köpeciğin en sevilen renklerinden biriydi ve hemen o anda almaya karar vermezsem yüksek ihtimalle onu başkası alacaktı. Eh ne yapalım dedim, riske girmektense biraz kapora verip ayırtayım!
Bir insanoğlunun şımarıklığında son nokta nedir? Bir ada satın almak falan mı? Bence bir başka canlıyı satın almaktır. Para verip, bizim gibi bu dünyada yaşayan, bu dünyada yaşamayı en az insan kadar hak eden bir başka canlıyı satın almak. Para verip bir başka canılının sahibi olduğunu düşünmek. Bizimle aynı dünyayı paylaşan bir canlıyı satarak para kazanan birilerine para kazandırmak.
-Ben insanım ya, her şey benim hakkım. Diğer yaratıklar bana sağlayacakları fayda ile dünyada bir yer edinebilirler!
İşte buna benzer düşünceler içinde elli türk lirası kapora vererek minik bir canlıyı "ayırttım".
-Turdan sonra gelip alırım, dedim.
İşte böyle oldu bizim koca kulaklının hayatıma girişi.
Yıllardan ikibin yedi'ydi ve sonbahardı. Bugün ikibin on bir'in on yedi ağustos'u. Bir çoklarına göre depremin yıldönümü, benim içinse Lilo'nun doğumgünü. Ben onu, bir köpek alsak ya, ne olur! Bir daha mı dünyaya geleceğiz, diyen Kaan'ı sevindirmek için almıştım.
Ama Lilo denen köpek benim bütün hayatımı değiştirdi. Yıllar geçti, her şey değişti, Kaan'la bile ayrıldık ama Lilo hep benimle kaldı. Gölgem gibi beni her yere takip etmeye devam etti. Kaan'ın pek de anlaşamadığım eniştesi şöyle demişti,
-Göreceksin, ondan çok şey öğreneceksiniz.
Öyle oldu. Bir köpekten ne öğrenebilirim ki diye düşünürken hayata bakış açımdan başladı beni değiştirmeye. Sonra bana gündelik hatta anlık hayatın aslında hayatın kendisi olduğunu öğretti. Ancak Lilo'dan sonra bir dilek tutarken, "hep şimdiki kadar mutlu olmayı diliyorum", diyebildim.
Hep şimdide olmak, hep şimdiki zamandaki kadar mutlu olabilmek. Hayatın sırrını en basit, en görünen şeylerde bulabilmek. Geçmişin ve geleceğin ağırlığını taşımaktan nihayet vazgeçmek. Koşulsuz şartsız sevebilmek. Yargılamadan kabullenmek. Şu anın getirdiklerini hep coşkuyla karşılayıp bir hediye gibi kabullenmek. Bir insanı söylediklerinden çok yaydığı enerjiye göre değerlendirmek. Dosdoğru olmak. Sevdiğine güvenip, sevmediğini ısırmak. Sevdiği şeye doğru ara yollardan değil, en kısa en dolaysız yoldan gitmek. Vazgeçmemek. Bir kez vazgeçti mi pişman olmamak. Sabırlı olmak. Sabrederken coşkuyu kaybetmemek. Huzuru ancak doğayla uyumlu olduğumuzda bulabileceğimizi fark etmek. Günü karşılamak için her zaman aynı coşkuyla uyanmak. Hiç unutmamak ama hiç kin tutmamak. Kavga etmemek için her şeyi yapmak ama bir kez kavga edince her şeyi göze almak. Şu anı, yani yaşamın kendisini onurlandırmaktan bir an olsun geri durmamak.
Teşekkür ederim koca kulak. Daha bir sürü şu anlarda birlikteyiz. Daha bir sürü kozalak var önümüzde. Köpeklerin para verip insanları satın aldığı tuhaf bir paralel evren varsa, umarım beni sen alırsın. İyi ki doğdun Lilo'm.

2 yorum:

  1. senin yazılarını okurken neden hep ağlıyorum ben acaba? :))))) iyi ki doğdun Lilocan, iyi ki doğdun Bozo, iyi ki doğdunuz, hayatımızı güzelleştiren gurularımız bizim, sizten öğrenecek ne kadar çok şeyimiz var :))

    yarın bana gelecek misiniz? köpekli bir arkadaşım daha geliyor, çay bahçesi keyfi bizi bekliyor :))) bu arada, sen de iyi ki doğdun ve iyi ki varsın Şevincan :))) ikinizi de çok seviyorum

    YanıtlaSil
  2. İyi ki doğmuş Lilocan İyi ki senin yanında .Valla Lilodan senden çook şeyler öğreniyorum .Kocaman öpüyorum ikinizidee :)

    YanıtlaSil